burda oturmuş sibirya ekspresi soğukluğundaki kıza bakıyorum. tren sevdalısı öküzüm artık ben!bir agız dolusu küfür biriktirdim kendim için ..özenle seçmeye çalışıyorum.dogru kelimeyi bulamıyorum.iri bir ceviz bulup kırınca içinin fos cıkması gibi bir duyguya kapıldıgımı hissediyorum.baksana iç sesim bana döndü ve artık nasıl sıkıldıysam kendi agzımdan yazıyorum olanları.kabullenmenin başlangıcı bu.
sıkılmış gibi görünsem de asla acılarımdan sıkılmam. beni güçlü kılıyor gibi bir klişeye girmeyeceğim .replik ve filmler yok.zaten onlar sikti hayatımı hep. filmlerdeki bildik sona alışmış bünyem senaryo biraz raydan cıksın, cıldırıyor saskınlıga dönüşüyor ve boğuluyorum sayfalar arasında.ama bu sevisme evresiydi.neden siktirdi gitti diye düşünüyorum.sonra farkediyorum ki o baska film seçmişti askımız için ve oynamıştı oscarlık.kendimi figüran gibi hissediyorum bu askta.
ben bir arkadaşa bakıp cıkıcaktım.
gülümsedi.
sanırım öylece durmus kendi kendime söylenirken biraz sesli düsünmüs ve fazlasıyla mimik sergilemistim.ilk defa bi ise yaradı beynimde ki bu kargasa.
yanına gittim.soguk buz gibi duvarlarının arasından gecerken gülümsemesi kayboluyordu ama gittim ve oturdum yanına .soguk.. hala buz gibi. keskin !üsümedim ama. ısıtıyordu endisesi beni.
-kendi kendine konusan biri olarak anlatacak ilginc bi hikayem yok.ama istiyorum ki beraber susalım?
gülümsedi 'farketmez' dedi usulca.
umursamadıgına eminim.öylece durmayı nasıl basarıyor?ben ona sarılıp gecti hersey demek için cırpınırken neden öylece durup sarkı dinliyorsun!aslına bakarsan suan ona tokat atmak ve burdayım demek istiyorum. beni kızdırıyor.
-ne dinliyorsun? dedim
mırıldanıp durdu. tebrikler!!! sesi daha fazla acsaydın beni degil duymak,yanından yok edecek kadar yüksek bir ses.!
-yanlış kadınsın! dedim yanından kalkarken.
neyse ki gelmişti lanet tren yine de o soguk beden merhametsizce yaklasıyordu, karısmıs sacları ve o geberesiye gözleriyle yaklasıyordu hem de.birden:
-'dogrular hosuna gitmiyor demek ki'dedi.
ve ben gittim lanet sey gitmek için bekleseydi ve o da gelseydi.
***
hayatımda birinci sınıfa basladıgım o günden bile heyecanlı okula gitmek istedim yarın olsun istedim anneme defalarca saat kac ne zaman yarın olcak demek istedim zaman kavramını unutmak sadece gözlerini hatırlamak istedim
ve birden farkettim ki baslangıc ya da son arasındaydım. bu manyak kadını delicesine istemek için buz kıracagından daha akıllı olmalıydım.sufle gibiydi kocaman lezzetli de olabilirdi ya da birden sönen ve bi boka benzememesinden korkulan beceriksiz bir ascının elinden cıkma da olabilirdi bu ask.
saatleri saydım sevebilecegi sarkıları saydım onu kandıracak bi kac satır bile bulmustum aslında sonra kandırmayı sevmedigimi hatırladım.inanmayan birine bende vuramazdım bir daha.uyumam lazım derken yine geldi aklıma.acaba dedim uyumasam ve onun gibi gözleri mahmur baksam ona belki etkilenirdi benden.gerci umursayıp gözlerime bile bakmayacaktı.
uyumaya karar verdim.
bi ara rüyamda onu gördügümü hatırlıyorum gökdelen tepesindeyiz elimde caydanlık papatya cayıyla cicek suluyorum sonra onu görüyorum uzakta elinde pasta gibi bisey gülüyor da gülüyor karısıklık içinden seciyorum onu tekrar. aslında gülmesine de seviniyorum ilk defa gülerken görüyormus gibiyim.elindeki sufle olmus revani! dümdüz.alıyorum elinden tabagı hışımla yoldan gecen kediye fırlatıyorum.yolda ne arıyorum bilmem ama sınava gec kalmıstım en son.eski okulumdaydım .ilkokul..
sınava girdigimde altıma iseyecek gibi oldum tuvalet aradım.
uyandım rüyaların gercek oldugu dogruymus idrar torbam patlıyormus meger.bi yandan iseyip bi yandan pastaya bulanmıs kediyi düsündüm .güldüm.. gündüz ne düsünsem onu görürdüm. düsümde bile bırakmıyor beni düsüncelerim.
***
yarın olmasına kac saat kaldı annem dedim usulca fotografa.eski günlerdeki gibi sarıldı bana.
az kaldı diyebildi o karmasada.