Çarşamba

bir tutam hırs ve cokca umutla yapılmıs sevisirsek üstüne visnesi olacak bir pasta yaptım sana


burda oturmuş sibirya ekspresi soğukluğundaki kıza bakıyorum. tren sevdalısı öküzüm artık ben!bir agız dolusu küfür biriktirdim kendim için ..özenle seçmeye çalışıyorum.dogru kelimeyi bulamıyorum.iri bir ceviz bulup kırınca içinin fos cıkması gibi bir duyguya kapıldıgımı hissediyorum.baksana iç sesim bana döndü ve artık nasıl sıkıldıysam kendi agzımdan yazıyorum olanları.kabullenmenin başlangıcı bu.

sıkılmış gibi görünsem de asla acılarımdan sıkılmam. beni güçlü kılıyor gibi bir klişeye girmeyeceğim .replik ve filmler yok.zaten onlar sikti hayatımı hep. filmlerdeki bildik sona alışmış bünyem senaryo biraz raydan cıksın, cıldırıyor saskınlıga dönüşüyor ve boğuluyorum sayfalar arasında.ama bu sevisme evresiydi.neden siktirdi gitti diye düşünüyorum.sonra farkediyorum ki o baska film seçmişti askımız için ve oynamıştı oscarlık.kendimi figüran gibi hissediyorum bu askta.

ben bir arkadaşa bakıp cıkıcaktım.

gülümsedi.

sanırım öylece durmus kendi kendime söylenirken biraz sesli düsünmüs ve fazlasıyla mimik sergilemistim.ilk defa bi ise yaradı beynimde ki bu kargasa.
yanına gittim.soguk buz gibi duvarlarının arasından gecerken gülümsemesi kayboluyordu ama gittim ve oturdum yanına .soguk.. hala buz gibi. keskin !üsümedim ama. ısıtıyordu endisesi beni.

-kendi kendine konusan biri olarak anlatacak ilginc bi hikayem yok.ama istiyorum ki beraber susalım?

gülümsedi 'farketmez' dedi usulca.


umursamadıgına eminim.öylece durmayı nasıl basarıyor?ben ona sarılıp gecti hersey demek için cırpınırken neden öylece durup sarkı dinliyorsun!aslına bakarsan suan ona tokat atmak ve burdayım demek istiyorum. beni kızdırıyor.

-ne dinliyorsun? dedim

mırıldanıp durdu. tebrikler!!! sesi daha fazla acsaydın beni degil duymak,yanından yok edecek kadar yüksek bir ses.!

-yanlış kadınsın! dedim yanından kalkarken.

neyse ki gelmişti lanet tren yine de o soguk beden merhametsizce yaklasıyordu, karısmıs sacları ve o geberesiye gözleriyle yaklasıyordu hem de.birden:

-'dogrular hosuna gitmiyor demek ki'dedi.

ve ben gittim lanet sey gitmek için bekleseydi ve o da gelseydi.

***

hayatımda birinci sınıfa basladıgım o günden bile heyecanlı okula gitmek istedim yarın olsun istedim anneme defalarca saat kac ne zaman yarın olcak demek istedim zaman kavramını unutmak sadece gözlerini hatırlamak istedim
ve birden farkettim ki baslangıc ya da son arasındaydım. bu manyak kadını delicesine istemek için buz kıracagından daha akıllı olmalıydım.sufle gibiydi kocaman lezzetli de olabilirdi ya da birden sönen ve bi boka benzememesinden korkulan beceriksiz bir ascının elinden cıkma da olabilirdi bu ask.

saatleri saydım sevebilecegi sarkıları saydım onu kandıracak bi kac satır bile bulmustum aslında sonra kandırmayı sevmedigimi hatırladım.inanmayan birine bende vuramazdım bir daha.uyumam lazım derken yine geldi aklıma.acaba dedim uyumasam ve onun gibi gözleri mahmur baksam ona belki etkilenirdi benden.gerci umursayıp gözlerime bile bakmayacaktı.

uyumaya karar verdim.

bi ara rüyamda onu gördügümü hatırlıyorum gökdelen tepesindeyiz elimde caydanlık papatya cayıyla cicek suluyorum sonra onu görüyorum uzakta elinde pasta gibi bisey gülüyor da gülüyor karısıklık içinden seciyorum onu tekrar. aslında gülmesine de seviniyorum ilk defa gülerken görüyormus gibiyim.elindeki sufle olmus revani! dümdüz.alıyorum elinden tabagı hışımla yoldan gecen kediye fırlatıyorum.yolda ne arıyorum bilmem ama sınava gec kalmıstım en son.eski okulumdaydım .ilkokul..
sınava girdigimde altıma iseyecek gibi oldum tuvalet aradım.

uyandım rüyaların gercek oldugu dogruymus idrar torbam patlıyormus meger.bi yandan iseyip bi yandan pastaya bulanmıs kediyi düsündüm .güldüm.. gündüz ne düsünsem onu görürdüm. düsümde bile bırakmıyor beni düsüncelerim.

***
yarın olmasına kac saat kaldı annem dedim usulca fotografa.eski günlerdeki gibi sarıldı bana.
az kaldı diyebildi o karmasada.

Pazar

omleti tersine çevirmeye çalışırken en güzel kısmının yeri görmesi .

hayatının yalan olduğunu anladığında onun yanında yatıyordu.usulca ona baktı sırf korkuyor diye günlerini bu adama harcamış olduguna mı yoksa artık ona bağlandığı için canını daha çok yaktığına mı yansa karar veremedi.

Cuma

kalbiyle midesini karıştıran olaylar hep aynıydı ikiside kelebekler uçuruyordu sanki içinde adamın...


elinden düşen kulak temizleme çubuklarını toplarken klişe sahneler geçiyordu gözünün önünden-hani ellerin birleştiği kitap toplama çarpışma sahneleri-bunun için bile çok üşengecim diye düşündü.onu öldüren şeyin filmler olduğuna karar verdi ve daha az bakacağım ekrana diye tutamayacağı bir söz verdi.
hiç bir şey olabildiğince sade bir şekilde karmaşık olmadı onun gibi.düşünmek kimseye yaramıyordu.düşünmeyi kesti.ama saçmaladı özgürce.
metroya yetişmesine yarım saat vardı daha.yetişmesine diyorum çünkü her zaman geç kalır bu adam.erken çıkmak istedi.geçtiği yolda gördüğü küçük kız çocuğuna baktı ve nefret etti.sorumluluk korkutucuydu.ayrıca ilk canının acıyışını hatırlatmıştı ona ilk aşık olduğu kaltak komşu kızını hatırladı kaltak olmak için 8 yasında olmasının sorun olmayacağını düşündü ve güldü.
aptalca güldü ve kösedeki büfeden sigara gazete ve birazda şekerleme aldı.sevdiği isi yapabilmek için ayrıldığı şehri,daha iyi sevişen birini bulduğu için ayrıldığı esmer sevgilisi ve saçma bir şekilde diş doktoru randevusunun yarın 9 da olduğu geldi aklına.
yedeklerin yedeği dedi biraz sesli düşündü gülümsüyordu.karşıya geçerken trafik lambasına takılan gözünün sebepsiz olmadığını anladı,kırmızıda takılı kalan o gözler kırmızı dudaklı o kızı arıyordu şüphesiz.
adımlar hızlandı.. kalp atışı hızlandı.. ordaydı lanet kadın iste tam da ordaydı takip etmek istedi aslında istediği tam olarak sıkıca belini kavramak ve seni tanıdığımı hissediyorum demekti.

yaklaştıkça önünde duran kadın uzaklaşıyordu ondan. hayır aptal! tabi ki kadın ordaydı ama kadın soğuk ..kadın tas kesilmiş... ruhsuz bir iskelet gibi baktı ona.bu bakışı tanıdığına emin adam metroyu kaçırdı ve istasyonda beklemeye koyuldular karsılıklı.onu her gün görüyordu koridorda parkta evinde yatağında rüyasında koynunda.malın tekiyim diye düşündü.
kadın yine şarkı söylüyor gibiydi.adam içinden söz verdi ona sana sarıldığım gün böyle uykusuz ve üzgün durmayacaksın.
kadın inandı sanki.duymuştu onu kalbinde baktı sadece.

...sınav açlık uykusuzluk filmler biraz kitap biraz bira...

lanet bir sabaha uyandım yine .yetişmem gerek.hızlıca çıktı evden .yağmur yağıyordu ve düşündü adam.ne düşündüğü hakkında fikri bile yoktu.
-karnım ac lan. uyanık kal.-
ağaçlıklı yoldan kafeye daldı ve böğürtlen çayı kruvasan yenen bir kahvaltı dileyerek sadece tost ve cay aldı.
güzel bir kahvaltı insanı sonsuza dek mutlu kılacak kadar göz kamaştırıcı dedi en azından çocuk aklıyla böyle düşünmüştü yıllar önce.
ve sonra onu gördü
bir erkeğin asık olabileceğine asla inanmayacak olan kızı.yine uykusuz aksi ve olduğundan daha da çekici görünüyordu.
baktı ve gitti kız
öylece.ona 8 yasındaki o kaltak kızı hatırlattı kalbini kıran ilk kızı.
ama onun silahları yoktu.savunması yoktu.katıksız nefret.bu kızın saklandığını biliyordu.
derse geç kalmadan kalktı .çocukken düşlediği kahvaltı olmasa da sonsuz mutluluğu gördü masada .
sonra küfretti sonsuzluğa inanamayacak kadar geç kalmıstı.
koşarak derse yetişti.daha az canı yanıyordu.

Perşembe

teki olmayan ayakkabı kadar anlamsız geliyordu bir yanı eksik sacmalayan kadına


uyandı. gözlerini acar acmaz kosmak istedi sadece, ayagını carpmasıyla son bulan istek yerini mutfaga gidip midesini sacma sapan seylerle doldurmaya bıraktı,boslugun dolması gerekiyordu sarılacak kimse yoktu, korktu.. ama ısıgı yakmadan ilerledi gecenlerde sokaktan aldıgı karamel rengi kediyi unuttu üstelik ondan korktu, yavasca dolaba yaklastı uyuyakaldı.aslında uyanmamıs oldugunu anladıgında rüyasında onu görüyordu annesine bulanmıs cocukluk anılarının arasında. gelecekten gelen bir oyuncak gibi donuk baktı yüzüne.kız aglıyordu ama gözyası yoktu.uzaklastı..kendine baktı ve yine bildik son. yüz üstü yere cakıldı..
ve uyandıgını anladı .hep böyle baslar ve biter rüyası.
belkide yükseklik korkum bu yüzdendir diye düsündü.yagmur-kahve-düsünceler esliginde oldugu yeri terkedemeden cıktı, aklı uykudaydı.
yine basladık evet yürü yürü..okuldasın .
basmakalıp insan modelleri arasında ilerlerken düsündü durdu
-neden !neden ?neden...
cok açıktı neden kendisiydi ,aptaldı ve yanlıs soruyu sordugunun hiç farkına varamamıstı. nasıl mı ?belki. ama dogru soru gercekten bu kadar mısın sen? olacaktı.
birden aklına geldi ve gitti
nedenleri arasında boguldu kız.hayır burdan bakınca nedenleri bahaneydi neden olamayacak kadar sacma seylerle doldurmustu beynini
silmeliydi .
sildi .ama yeni gelen herseyi sildi . cok dolu beyni zırvalıklar arasından sıyrıldı ve kahve içmeye gitti.
aklında bir sarkı var bu ona iyi gelecek.mırıldan hadi.saskın yine etrafını izliyor.anlamadıgı sey baskalarında degil kendinde.ne zaman farkedecek bilinmez ama suan sadece onu farketti.
gözleri sürekli renk degistiren cocuga baktı.baktı dediysek onu tanıyorsan bildigin o bakısla baktı.gözlerini sorsan anlatamaz ama onu anlat desen uyduracak cok fazla kelime biriktirmis olmalı .görmemesi gerekenleri görüp suanda bile tanısmamak için binlerce neden sayacak.
yesil atkısının altında sakladıgı kırmızı dudaklarını hatırladı .konusamayacak kadar boyamıs olacak ki gecerken o bok rengi izi bıraktı.kendini bok gibi hissetigini hatırlattıgı için kızdı.derste simdi ve sacmalayan hersey kulagına hos gelmeye basladı.
eve giderken ne düsünmesi gerektigini ve uyurken ne dinlemesi gerektigini düsündü.birilerini özledigini hatırladı ama her zaman güvensiz ve süpheci tavrını elden bırakmadı.zilin sesini duydu.zilin sesi beyninde yankılandı.ses ona git diyordu .gitti ama hemen döndü gidemeyecek kadar kararsızdı .
ve sordu
neden
aptaldı ve nedenlere sarıldı.
gözlerini unuttugu cocugu minübese binerken gördü ama kımıldamadı .baktı.ne gördügünü biliyordu ve sadece baktı.
ve sordu yine yanlıs soruyu.
kaybetti sonra birden aklına geldi
uyurken sanırım biraz daha sesli müzik dinlemeliyim
mırıldandı bekledi yagmurda .
yolun sonuna geldi pijamalarını giymis makyajını silmemis aglıyormuscasına uykuya daldı.
ve aynı döngü..
rüya ile gercek arasındaki ucurum kenarında
usulca sarkı söylerken buldu kendini.